Egemen Çocuklar Olalım!

Biz, milletin egemen unsur olduğu bir ülkede yaşıyoruz ve bunu bu sıralar hatırlamaya çok ihtiyacımız var. Tüm küresel dogmaların, ceza mekanizmaları ile dayatıldığı bu süreçten bağımsızlaşmak yine bu milletin sorumluluğu. Yeni bir istiklal mücadelesinin tam ortasında bulunmaktayız. Egemen olmak için önce içsel bir gücün varlığına damarlarımıza kadar inanmak gerekiyor. Ancak samimi bir sevgi ile birlik içinde hareket etmek bizi egemen bir millet yapabilir.  Ve ancak bu sevgi ile bu millet yaşayacağı çetin savaştan dirlik ile tekrar doğar.

Tellerimiz öyle akordlansınki ortaya çıkan ses, bizi sadece özümüze, özümüzdeki Hakka; Hakikatin tatmin, mutluluk, birlik ve bolluk yaratan kucağına götürmekle kalmasın aynı zamanda yepyeni bir gerçeklikte üzerine bastığımız toprak ile de bütünleşmemize vesile olsun.

Hakikatin kucağı, içimdeki çocuğun gayet iyi bildiği bir yer. O nedenle içimdeki çocuğa vakit ayırıyorum. Eğer varsa onun bu fanide edindiği dogmaları, korkuları, ayrılık bilgilerini sevgi ile dönüştürmeye bolca vakit ayırıyorum. İçimdeki çocukla bütünlenmek benim için ruhsal alanımla bütünlenmek oluyor. Böylece kibir denilen tuzak da bir tık geri duruyor.

Atatürk’ün Ulusal Egemenlik Bayramını çocuklara hediye etmesi belki de bundandır.

Bir şeyleri idealize etmeyi bırakıp, özde bildiğimiz o yere varmak kutlu olsun.

Aşk ile…

Genişletilmiş metin:

Biz, ulusun egemen unsur olduğu bir ülkede yaşıyoruz ve bunu bu sıralar hatırlamaya çok ihtiyacımız var. Tüm küresel dogmaların, ceza mekanizmaları ile empoze edildiği ve dayatıldığı bir süreçten bağımsızlaşmak yine bu milletin sorumluluğu. Yeni bir istiklal savaşının tam ortasında bulunmaktayız. Egemen olmak için önce bir içsel gücün varlığına damarlarımıza kadar inanmak gerekiyor. Ancak samimi bir sevgi ile birlik içinde hareket etmek bizi egemen bir millet yapabilir. Bu şekilde yeni bir şeyi doğurma cesaretini kendimizde bulabiliriz.

Bazen istek ve arzularımız, hayatımızda eksik sandığımız parçayı tamamlama güdüsü ile alarma geçiyor. İçerde olan eksik dışarıdan yama çabası ile iyice ayyuka çıkıyor. O hallerde kendimden çıktığımı birilerinden/bir şeylerden medet umduğumu, birilerini/bir şeyleri haddinden fazla kıymetli bulup biat ettiğimi görüyorum. Yola girmek, yolda rehber edinmek ve eksik parçalarını yine içeriden bulmak mümkündür, Tarikat yolunun özüdür. Eksik parçayı görüp, Tevhid anlayışı ile bütünlemek bir rehberin asli görevidir.

Rehber

Kimi zaman eksik parçalar, nefsani bir güdü ile bütünü kendine çektiğinde, oradan Tevhid yerine istismar çıkabilir. Mürşid’in, rehberin görevi kendini özel bir konuma koymak değil, kişinin içinde bulunan ilahi varlığını kişiye ayan beyan sunmak ve yolculuğun rotasını o yöne çevirmektir. ‘Bu yol benden geçer’ diyen bütün rehberler, mürşitler, öğretiler bu nedenle rotaları şaşmış ve sakatlanmış olabilir. Hepimiz birbirimize rehberiz. Bazen bir köpek, kedi, yonca, bir bulut da bana rehberlik edebiliyor.

Bazen sorabilirler: “Hangi kitabı okudun?”  O zaman elini kalbine götürüp “Kendimi okudum” dediğinde böyle bir cevap kibirli gelebilir. O kibir değildir aksine kendinde tecelli halinde olan bir kaynağın varlığına hürmettir. Entellektüel zihine “sen artık biraz dinlemeye geç” dediğin yerde kendi kitabını açar okursun. Gerçek veri sessizlikte gizlidir. Her anın içinde kendi kitabını açıp bakmak okumak ve eksik parçaları geri çağırmak bir insanı ve kolektifte milleti egemen kılacak içsel ışığı doğurabilir.

Çabalamaya ihtiyacım yok. Sadece kutsal bir varlık olduğumu hatırlamaya ihtiyacım var.

Kutsal bir varlık olduğumu hatırlamak aynaya bakmak kadar kolay olmalı. O aynada gördüğüm şey beni mutsuz ediyorsa, hiç bir kanal, din, tarikat, efendi, mürşit ya da dışarıda aradığım her neyse o, sonuna kadar erginlenmeni sağlamaz. Aksine kendi varoluşumda her ne varsa dışarıda başka bir şey ararken tekrar tekrar onunla karşılaşırım. Yaşamın, varoluşun görevi sana seni sunmaktır.  Yani insan gittiği yere kendini götürür. Yunus’un dediği gibi “İlim ilim bilmektir, ilim kendini bilmektir. Sen kendini bilmezsen, bu nice okumaktır!’

Sevgili

Aşk dediğimiz şeyin karşılıklı sahiplenme, dinlemeden anlamadan idealize ettiği yere doğru manipüle etme, kanıksama, içeride nefsani arzu ettiği imajı oldurmaya çabalama ya da partnerinin alanını, zaaflarını ve korkularını istismar olmadığını; bilakis onun özsel varlığını, cevherini -kendini bilebildiği ölçüde- ortaya çıkarıp parlaması için alan tutmak, bazen uzak durmak, bazen cevap hazırlamadan dinlemek, korkusunun üstüne yürürken ‘yanındayım’ demek olduğunu idrak etmeliyiz. Bunu idrak ettiğimizde toplumsal defoların içinde kaybolmuş bütün canımızı acıtan eksik parçaları içeride bulup tek tek aydınlığa çıkarabiliriz. Hükümetlerin sunduğu istismar politikaları içinde özellikle her insanın değerli, özgür, güvende hissettiği bir gerçekliğe ancak kendi yakın çevremizden yola çıkarak adım atabiliriz. Özümüz sevgi, ne kadar sevildiğimi zannediyorsam onun sonsuz katı sevgi akıyor. Bu sevgi akarken kendiliğinden gelen bir dinleme, anlama, saygı hali getiriyor.

Kendini sevgilide gözlemlemek ve şefkat ile dönüştürmek en tatlı yol.

Yollar

Döngüleri, patternleri keşfedip ötesine genişlemek.

Şüphe ve bölünme halinin geride kaldığı bir alandan, şimdiden başlamak.

Sadece ‘olarak’ ne büyük bir hizmet sunduğunu hatırlamak.

Tüm canları kendinden bilmek. (Birilerine çok klişe duyuluyor ise muhakkak orada ekmek var demektir)

Birliğin ağızda sakız olmaktan öte bir frekans olduğunu deneyimlemek.

Kafada yarattığımız ikiliği görmek, kabul ederek dönüştürmek. Örneğin daha önceleri çok çirkin gelen bir mahlukatta güzellikleri görmek. Daha önce sana zul gelen hizmetleri zevke dönüştürmek. Daha önce yetersizim dediğin yerlerde yetmek, daha önce yapamam dediğin yerleri becermek. vs.

Aşkı doğal bir hal olarak kabul etmek. Yargılardan arınmak sevmek sevmek sevmek.

Her nefes yeni bir yaratım alanında, her an yeni bir şanda olduğunu her an kutlamak.

Çemberde ya da yarenle otururken birlikte atan nabzı duyumsamak..

Nefesi ruhun gezen parçası olarak onurlandırmak.

Çember dışında kolektifte olan şeyi iliklerinde duyumsamak, hicabet etmek, sorumluluk almak. Belki birilerine dua okumak.

Birine karşılığında istediğin forma getirmeyi beklemeden ya da adını koyalım gibisinden değil de sadece içinden gelen saflık ile seni seviyorum demek, sokakta yalnız kalmış bir canı beslemek, otobüste birine yer vermek, anlık bir gülücük için her türlü maskeyi indirmek, sarılmak. Çok ihtiyacı olan birine dokunmak, sırtını sıvazlamak. vs..

Harekete geçmek gerektiğinde sadece harekete geçmek. Senaryoların, varsayımların ötesinde bir yaşam deneyimlemek. Zihinsel olarak yarattığın ihtimallerin ötesinin varlığına güvenmek.

Bütün dualite tanımlamalarının değer ve yükünü ‘acaba mı?’ diyerek hafifletmek…

Bütünlendikçe, ayrılık ilüzyonunun ötesinde birliği hissetmek. Şifalandıkça Gaia’nın(içinde bulunduğumuz her katmanı ile canlı dünya gezegeninin) nefesini de şifalandırdığını hissetmek, farketmek.

Bütün bunların kendiliğinden olduğunu bilip şükretmek, oldum demeden, tanım yapmadan, her an olmak.

Bunun için

1- Hikayelere tutunmayı bırakmak ve hikayelerin ötesine geçmek.

2- Bu fani dünyanın, faniliği ile birlikte aslında tekamül için en yüce ve güçlü araç olduğunu hatırlamak.

3- Attığımız her adımın sorumluluğunu almak

4-İstismar edildiğimiz ve ettiğimiz yerlerde şifaya niyet etmek. Verdiğimiz ödünleri tek tek irdelemek. Kendimize ve çevremize de bu alanı tutmak.

5-Kendini bulma yolunda engelleri görmek ve onlardan özgürleştirmeye niyet etmek gerekebilir. Uyanış halini uyku bilmez ama uyku halini uyanış bilir. Oradan yol almak. Labirenti her konuda ışığa güvenerek cesaretle geçmek.

Sonuçta:

‘Sırlı ve kutsal tapınak sensin.’

Yaradan’la Bütünleşme niyeti ile gittiğim inziva öncesi içimde yankılanan hissiyat ve vizyon bu idi. Bir orman var ve o ormanın girişinde ahşap bir kemer üzerinde bu yazı yazıyor. Ne katedral, ne cami, ne de bir altar var. Doğanın içindeyim, doğanın kendisiyim.

Atamız Hacı Bektaş-ı Veli boşuna dememiş:

Hararet nardadır sacda değildir
Keramet baştadır tacda değildir
Her ne arar isen kendinde ara
Kudüste Mekkede Hacda değil

Sakın bir kimsenin gönlünü yıkma
Gerçek erenlerin sözünden çıkma
Eğer insan isen ölmezsin korkma
Aşığı kurt yemez uçta değildir

-Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli

Bu dünya fani elbette ama burada insan olma deneyiminin içindeki mevcudiyetimizde her an yeniden dirilişte ve uyanışta olmamız için görmemiz gereken perdeleri, gölgeleri sunan da bu fani mekan. Eğer Hakikatimiz bu fani ile ilgili bir bilgi içermiyor ya da onu dogmatik bir şeylerle karşılıyor ise buna bakmak lazım. O yarattığımız Hakikat, o fanilikten ne kadar kopuksa kendimizden de o kadar kopuk olabiliriz.

Dedem Merhum Mehmet Talip Kargı bu yüzden ‘Fanide kur makam’ diyor.

Hakikat dediğimiz şey bir kanallık bilgileri bütünü, Müslümanlık, Yahudilik, Hristiyanlık gibi bir din ve ya Alevi, Sunni, Melami, Quaker, Jedi =)), Rıfai, Halveti, Bektaşi, Mormon, Sefevi, Eşkinazi, Bedevi, Kalenderi, Hippi =))  vs. gibi bir mezhep de olabilir, ya da ateistim diyip kendi kutsallığımdan bugüne kadar ödün vermiş de olabilirim. Ne olursa olsun bu ödün verme halini kabul etmek bence en güzeli.

Her yol bizi Hakikate götürmek için var. Bizi hakikate götürecek ip uçları da sadece kendi karanlığımızın içinde bulunuyor. Rabia gibi evde kaybettiği iğneyi sırf karanlık diye dışarıda arayan kafası kesik tavuk gibi savrulduğumuz anları farketmek görevimiz. O zaman bir durup yeryüzündeki bu fani aynanın muhteşemliğini kutsama, değerini kıymetini bilme ve onun gösterdiği o hoşumuza gitmeyen yerleri eve dönüp izlemek de görevimiz. Aradığımız şeyi kaybettiğimiz yerde buluruz ve bir şeyi ilk önce içsel olarak kaybederiz. Asli tapınağa yani içeri açılan kapıdan geçip kendi gölgemizde oturmak bizi köklediği gibi yükseltir de.

Dünyanın en iyi şifacısının yapabileceği şey sizin alabildiğiniz kadarıdır. Pirimiz İbrahim Ümmi Sinan Hazretlerinin bir ilahisinde söylediği gibi

‘Bir pınarın başına bir testiyi koysalar,

kırk yıl orada durursa, kendi dolası değil.’

– Pir İbrahim Ümmi Sinan

Bu bilinç yaşamın sunduğu tüm hediyeleri zaten aldı gerisi idrak hali. Neyi idrak? Tevhid. Birlik. Her şeyin her an burada ve bir olduğunun idrakinde. Öze dönünce işimiz çok kolay. Her daim biz, onlar kodlaması izliyorsak lütfen ondan çıkalım. İçeride ayrı bildiğiniz her şeye gözlerin ötesinde bir bakalım. Yüzleşelim. Tanışalım. Bütünlenelim. İlahi olan her şey zaten şimdi burada. Bu fanide gizli.

PSYCH-K® Usta Kolaylaştırıcılık Eğitmenim Martha Vargas: ‘En yüksek ruhsal makam insan olmaktır.’ demiş. Tutunduğum din yahut inanç sistemini bunun idraki içinde sürdürmek putların kendiliğinden kırılmasına vesile olabilir.

Tellerimiz öyle akordlansın ki ortaya çıkan ses, bizi sadece özümüze, özümüzdeki Hakka; Hakikatin tatmin, mutluluk, birlik ve bolluk yaratan kucağına götürmekle kalmasın aynı zamanda birlikte yepyeni bir gerçeklikte doğa ile bütünleşmemize vesile olsun. Bu fani bir cennet olsun.

Hakikatin kucağı, içimdeki çocuğun gayet iyi bildiği bir yer. O nedenle içimdeki çocuğa vakit ayırıyorum. Eğer varsa onun bu fanide edindiği dogmaları, korkuları, ayrılık bilgilerini sevgi ile dönüştürmeye bolca vakit ayırıyorum. İçimdeki çocukla bütünlenmek benim için ruhsal alanımla bütünlenmek oluyor. Böylece kibir denilen tuzak da bir tık geri duruyor. Atatürk’ün Egemenliği çocuklara hediye etmesi belki de bundandır.

Bir şeyleri idealize etmeyi bırakıp, özde bildiğimiz o yere varmak ve kutlu olsun.

Aşk ile…

Not 1: Bugün Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı. Bu yazıyı Nur Nisan(12) son bestesini tamamlamaya çalışırken yazdım. Şükür doluyum çünkü özgünlüğünü ifade edebilen ve tabulaşmış dogmaları dahi sorgulayabilen canavar gibi bir kuşak geliyor. Onların da 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun.

Not 2: Sevgi ile girdiğim Shadow Yoga dünyasında da tıpkı kadim tasavvuf öğretilerinde bahsedildiği gibi bu faninin katman katman gölgelerden oluştuğu ve o gölgeleri  -kabukları- kırarak içerde doğal olarak bulunan Agni’yi(Hayy sıfatını) özgürleştirmek niyeti vardır. Birlik bilgisi ile kolaylaştırdığım PSYCH-K® dönüşüm süreci de keza perde kaldırmak ve gölgeleri ışığa çevirmede derece derin, etkili, hızlı, kolay ve eğlenceli süreçlerle bu yolculuğu destekler. Bu destek seanslarını Shadow Yoga ekolünü takip eden sevgili sanga arkadaşlarıma öneriyorum. Onlara özel teklifimi grupta paylaşıyor olacağım.


Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.