Can kurtarma ümidi ile kimimiz sahada kimimiz arka planda gece gündüz nöbetteydik. Nöbet devam ederken bu yazıyı aradan kaleme alıyorum. Son durum Copernicus ve NASA görüntüleri.

“Bu yangın bende ölünceye dek yaşasın varsın.
Dünyanın o son günü sen beni arayacaksın! “
Bu yazı, Sezen Aksu şarkısı etrafında dönen bir insanlık çağrısıdır.
Hakikatin ateşi örtüleri kaldırdı. Kral çıplak. Tarafları zihinle göremeyeceğimiz bir savaşın içine düştük. Ancak kalbin ışığı bu yolu aydınlatacak. Bu savaş doğa ve insan arasında, ya da terör ve devlet arasında ya da belli politik görüşler arasında değil. Biz düşünerek tarafları net göremeyiz. Kimin put kimin doğa aşığı olduğu da hiç öyle uzaktan ahkam keserek belli olmaz. Bu bir savaştan öte bir sınav. Bu bizim kendimizle olan hakikat sınavımız.
Ayrılıkta birlik yaratma, kesrette ‘kavseyn’i bulma sınavı. Uçlar arasında bir Tevhid yaratma sınavı. Mete Gazoz gibi hedefe odaklanıp tam 12’den vurabilir miyiz? Tam 12’den: Sırat-el Müstakiym yolunda; iki denizi birleştiren Kavseyn alanında buluşabilir miyiz? Fırtınanın gözü nasıl olabiliriz? Kendimizi Hakikate nasıl hizalayabiliriz?
Bırakın isteyen şarkısını yarattığı putlara söylemeye devam etsin. Oyununu oynayıp dursun. Biz hakikatin en yüce aynasının yani doğaya şarkının ikinci bölümünü okuyalım :
“Doymadım doyamadım sevmelere seni ben
Kimseyi koyamadım yerine yeniden
Saymadım sayamadım sensiz geçen yılları
Ne inkâr ne itiraf, bu yalnızca sitem. “
Bireysel olarak yapacağımız Güneşin Aydemir’in de bahsettiği gibi basit çözümler var.
Çöpu azaltma, kompost yapma ve toprak üretimi
Paketli gıda yerine yerel üretici desteklemek
Özellikle su tüketimi ve kimyasal atığı devasa olan tekstil ürünlerini almayı tamamen bırakmak
Bireysel her köşeyi endemik türler ile doldurmak.
Bahçelerimizi bile minik gıda ormanlarına dönüştürmek
Çocuklarımızı, gençlerimizi ve kendimizi doğaya sahip çıkacak şekilde eğitmek. Böylelikle küçük ölçekli değişimler yaşayan kocaman bir aile oluruz.
Ama bu yetmez. Birlikte hareketi öğrenmek de şart. Manavgat’da Ahmetler köyü buna çok güzel örnek oldu çünkü kadın erkek ön cephede ormanlarını bırakmadılar. Zamanında HES Projelerine bırakmadıkları gibi…
Bir de orman ve doğa ile varolan manevi bağı gelenekleri ile koruyan güzel insanlar var.

Tahtacılar için orman canlı bir bütündür. Bu yüzden bir ağaç keserken bile ağaçtan ve bütün ormandan özür dilenir. En yaşlı ağaç seçilir. Ağaca kendisini neden kestiklerini anlatıp kesmeden önce de niyaz ederler. Ormanın bekası için gönlünü almak gerekir.
“Ormanın süsüydün,
Ağacın hasıydın,
Adem’in beşiğinde,
Kapının eşiğinde sen varsın,
Geçimim senden,
Affını diliyorum
Ormanın tüm nimetlerine aşk ola”

Bireysel çaba dışında kurumların da değişime adım atması ve yeni düzene adapte olması gerekli. Kurumların vicdanlarını insanlar el birliği ile değerlerine sahip çıkarak yaratmalıdır.
+ TEMA Vakfı’nı bizlerden topladığı bağışları -zaten Orman Arazilerini tekrar ormanlaştırmakla yükümlü- Tarım ve Orman Bakanlığını desteklemeye ayırması yerine:
- Hali hazırda kullanılmayan sanayi arazilerini, atıl taş ve maden ocaklarını ormanlaştırmaya
- Tarım ve Orman arazisi ayırımını yaratan ‘ilaçlı mono tarım’ anlayışını dönüştürecek eğitimleri permakültür tasarımcıları ve ziraat mühendisleri ile ortak çalıştayları toparlamaya
- Şirketleri ve Organize Sanayi Bölgelerini ile ormanlaştırabileceğimiz her yeri değerlendirmeye
- Belediyelerle el birliği içinde her yeri HEMEN fidanlar ekerek yeşertmeye
- Yangın afetinden kurtulan ormanlarımızın tüm arazilerine de gönüllü gözcüler ile 7/24 sahip çıkmaya,
- Orman Arazilerindeki tüm yapılaşma girişimlerini hukuki olarak ciddi takip etmeye
- Ormanların kendini onarması sürecinde Orman Bakanlığına şeffaflık getirmeye davet ediyorum.
- TEMA Vakfı gibi Orman Bakanlığı’nın ekimlerini takip eden bunun için bağış alan tüm STK ve Vakıfları da şirketler, şirket arazileri için proaktif Özel Ağaçlandırma işlerine girerek koordine olmaya davet ediyorum.
- Böylelikle hem yanan ormanları tekrar kazanmış hem de beton tarlalarını da yeşillendirmiş oluruz.
+ Şirketleri ve Organize Sanayi Bölgelerini Belediyeler ve yukarıda belirtilen Vakıflar ile birlikte koordine bir şekilde:
- Bağışta bulunmaktan öte nereyi ağaçlandıralım diye daha ciddi düşünmek.
- Ellerinin altında henüz boşta duran tüm sanayi arazilerini belli bir oranda ormanlaştırmaya açmak
- Taş ocakları ve maden ocaklarının ormanlaştırılmaya açmaya davet ediyorum.
+ Ziraat Mühendisleri Odası, Üniversiteler, Tarım Bakanlığı ve ilgili tüm vatansever kurumları:
- Tarım arazilerinde ilaçsız, suni gübresiz, çok türlü ve çok yıllık
- Onarıcı tarım istikametinde
- Kademeli geçişlerle tamamen organik tarıma geçmenin yollarıını hızlıca araştırma ve faaliyete geçirmeye davet ediyorum.
Tüm yerel STK’ları ve okulları:
- Topluluk bahçeleri ve gıda ormanları için organize olmaya
- Okullarda atalık tohum kütüphaneleri kurmaya
- Her çocuğu okul başında ektiği ağaca sahip çıkarak mezun etmeye davet ediyorum
Ve hepimizi, ayrılığa değil birliğe davet ediyorum. Bizim söylediğimiz bu şarkıyı doğa bize geri söylüyor. Dinleyince duyuluyor. Sur’a üflendi!
Bu yangın bende ölünceye dek yaşasın varsın
Dünyanın o son günü sen beni arayacaksın.
Doymadım doyamadım sevmelere seni ben
Kimseyi koyamadım yerine yeniden….
-Doğa
Aşk ile…
Zamanın notu: Dün Muğla termik santral yandı. Güney sahil şeridinde ne orman varsa yandı. Herkese malum olan nedenlerle. Bu yazıyı alelacele – çözüm odaklı bir niyetle- Bodrum’daki Heredot Kültür Merkezi’ndeki koordinasyon merkezine yola çıkmadan yazıyorum. Sürçü lisan ettiysem affola.