6 Şubat 2023 sabahı deprem ile yıkılan hayatlara elimden geldiğince dokunmaya çalışıyorum. Usta kolaylaştırıcılık eğitimi almış bir grup PSYCH-K® kolaylaştırıcısı 1111 kişilik birebir seans destek alanı açarak da yoğun bir şekilde çalıştık. Hala depremden yaşamı etkilenmiş canlara çarşambaları ücretsiz birebir seanslar sunuyorum. Bu seanslar bende de derinlerde bir yeri açığa çıkardı.
English article here
Sabah uyandığımda beden hafızam beni bildiğim en eski anıya götürdü. Ana rahmine!.. Annemin karnında, karanlık ve güvenli evimdeyim. Bu alandan çıkmak istemiyorum. Işık ve ışığın her tarafa yayılan eril gücü beni korkutuyor. Doğmak, doğrulmak çok fazla değişim ve alışmış olduğum alana veda anlamına geliyor. Aslında rahimde bunları düşünmüyorum. Sadece kendimi dışarı atacak takatim olmadığını biliyorum. Takatim kalmadı. Beni bu gereksiz bir kordon dolanmaları yordu. Üstüne üstlük eski alışık olduğum rahatlık da artık burada değil. Sular çekildi. Artık anamın rahminde de rahat değilim. Sular aktı gitti. Benim de onlarla beraber akmam gerekirdi. Beni daha güçlü bir çekimin almasını beklerdim, olmadı. Burada kaldım. Her şey aktı, bir ben kaldım. Dondum, kaldım. Artık ne kendimi dışarılara ittirecek gücüm var ne de itsem de beni destekleyecek herhangi bir şey var. Her şey daha da kristalize daha da katı bir hal aldı. Her şey daha az enerji daha çok madde oluverdi. Sanki o yumuşak akışkanlık hali, anamın rahmi, güvenli evim bir anda afete uğradı. Neyse ki -kendime dolana dolana da olsa- hala bir bağım var. Kordonumla anama ve onun aracılığıyla tüm analarıma bağlıyım…

DeepDreamGenerator | Prompt: Alex Grey style digital art of a baby head coming out of the womb to the light
Bu da bana yeter. Benim yolum buraya kadarmış. Çıkmam mümkün değil. Zaten çıkmanın bir anlamı da yok benim için. Yetti bu kadarı. Yaşam buraya kadarmış.
Derken daha da sert metal bir şey beni kafamdan çekip dünyaya tükürdü. Beni rahimden dışarı söküp attı. Bizi ‘kurtarırken’ annemi ve beni sanki yok saydı. Tiksiniyorum o metalden. Bu ne biçim kurtarıcı! Annemle hayat bağımı kopardı. Nefret ediyorum o metalden. Öldüm resmen. Nefes de almayı bilmiyorum. Henüz öğrenmedim o acılı deneyimi.
Tüm bu gümbürtü içinde bir tatlı dokunuş var. Yeni ve tanıdık olmayan ama güven veren. Kimin eli bilmiyorum. Işığın yumuşak hali gibi sarıyor tenimi; sevgi. Onun yumuşaklığı beni güvende hissettiriyor. Tamam diyorum hadi, bir deneyeyim şu işi. İlk nefesle tüm acıları çektim içime. Dört anasır bendinde düştüğümüz yalnızlığın ihtişamını bir solukta çektim. İnsan olmanın gelmişi geçmişi hepsi girdi ilk nefeste içime. Çekiş o çekiş. Hala çekmeye de devam ediyorum. Tıpkı biz, hepimiz gibi.
Bir baktım ki kendi hikayemde ana karakter bile değilim. Forseps benden daha güçlü bir kahraman. ‘Cort’ diye eril eril çıktı sahneye. Hala da öyle, bir forseps kadar olamadım demek ki hayatta hep bir forseps olmaya çalıştım. Doktorlar, hemşireler ve ellerindeki forsepsler. Doğanın sonu gelmiş her şey kontrol altında. Bir 1984 romanı ya da bir Blade Runner kurgusu içine doğdum. Böyle düşündüğümü de daha yeni farkediyorum. Vay canına! :))Bu zan ile barışıp hayata minik minik adım atmaya karar veriyorum. Doğarken akışın içinde küçücük topuklarımla kendimi itme ihtimalimi beden hafızama yerleştiriyorum. Minik adımlardaki gücü şimdi daha iyi anlıyorum. Büyük, devasa ve fark yaratan adımlardan çok daha büyük bir güç var minik adımlarda. Hiçliğin ya da bilinmezliğin alanına teslimiyet içeren ve sözde büyük adımların katalizörü olan tüm o mikro hareketler bir anda gözümde yeni bir alameti farika halini alıyor. Kolektif bilincin çokluktan tekliğe doğru kendini hep birlikte minik minik itişi kutsallaşıyor. İnsanlık olarak hep birlikte küçük küçük topuk itişleri ile kendimizi doğurduğumuzu hayal ediyorum. Metal forsepslerle yeniden gönülsüz tükürülmeyi beklemeden birbirimizi, birbirimizle ve birbirimize doğru doğurduğumuz bir biz hali. Hissi gülümseten ve hücrelerimi yeni doğmuş gibi uyandıran bir hayal bu.
Önümdeki işe bakıyorum. Sırf forsepsi kahraman kıldığım için ne çok şeyi aynı anda heves edinmişim. Hepsinin de en mükemmmel halini bekleyip ertelemişim. Minik önemsiz bir adım atıyorum şimdiye. Doğum anımı yenilenmiş bir bilinç ile tekrar deneyimlemek birincil ve mutlak amaca giden biri olmaktan çıkarıyor beni. Teslim olmaya gönüllü oluyorum. İkincil önemsiz adımları, attığım her adımı kutluyorum. Yaşasın süreçler. Yaşasın içsel doğumlar. Dogmaların ötesinde kutsal bir yerdeyiz her an. Kendi kendime beden hafızamla doğuma dair kurguladığım içsel anlatım yeniden yazılıyor. Doğumum böylece bütünleniyor. Bense hala yataktayım. Bu kocaman bedenimle yeniden doğmuş gibi oluyorum.
İnsanlık olarak rahimden rahmana yeni bir geçiş deneyimi içinde olduğumuzu hissediyorum. Bunu hem kendi doğum anımı vücuduma geri çağıran bedenimin bilgeliğinden, hem depremzede canlarla yaptığım onca seanslardan, hem de bir şekilde birbirimize görünmez iplerle bağlı olduğumuz, bir olduğumuz o ortak alandan biliyorum. İçinden geçtiğimiz bu kanal bizi yeniden hakikate doğursun ve dilerim bu doğum sevgi dolu, yumuşak, kolay ve keyifli olsun.
Bu makaleyi depremde fiziksel, zihinsel veya duygusal ölüme tanık olan tüm ruhlara ithaf ediyorum. Işığınız mübarek olsun, Işığınız anılsın. Amin.